14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle; 1915’te tamamı şehit olduğu için 1921 yılında mezun veremeyen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin kahraman birinci sınıf öğrencilerini, Çanakkale Savaşlarında son kalan ağrı kesici morfini kendi ağır yaralı oğluna değil, yaşama ihtimali olan diğer askerlere yaptıran Dr. Nusret’i, 14 Mart 1919’da İstanbul işgal altındayken fakülte binasına Türk Bayrağı asarak dalgalandıran, işgal güçlerine direnen, hürriyet ve diriliş ateşini yakan Tıp Fakültesi öğrencilerini, tıp eğitimini yarıda bırakarak Kurtuluş Savaşı’na katılan, sonrasında da Sivas Kongresi’nde tıbbiyelileri temsilen bulunarak bu kongrede Mustafa Kemal Atatürk’e dönüp “Türk Milletinin başka bir ülkenin mandasına girmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini” söyleyen, işgale karşı başkaldıran tıp öğrencilerinin sembolü Dr. Hikmet Boran’ı, pandemide ailelerinin ve kendilerinin hayatını hiçe sayarak çalışırken şehit olan onlarca isimsiz kahraman hekim arkadaşlarımızı, zor koşullarda mesleklerini icra ederken cahil ve cani kişilerce şehit edilen meslektaşlarımızı rahmetle ve saygıyla anıyoruz.

Unutulmamalıdır ki; biz hekimler gerektiğinde kanımızı ve terimizi son damlasına kadar feda ettiğimiz vatanımızı ve milletimizi çok seven insanlarız. Türk Hekimleri 100 yıldan fazla süredir her türlü olumsuz koşulda rüştünü ispat etmiş, en son pandemi dönemi dahil her seferinde insanüstü fedakarlıklarla sınır tanımadan çalışmış, tıbbın her alanında tüm dünyanın saygısını kazanmış çalışmalar yapmış, Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz" övgüsüne mazhar olmuştur. Hekimlik dünyanın en eski ve en kutsal mesleğidir. Hekimlerimiz de ülkemizin en değerli beyinleridir. Özellikle genç meslektaşlarımızın geleceğe dönük endişelerini azaltacak mesleğimizin onurunun gerektirdiği koşulların sağlanacağına, sağlıkta şiddete karşı gerekli önlemlerin alınacağına, mesleğimizin hak ettiği değere kavuşacağına dair ümidimizi sürdürüyoruz.

Saygılarımızla

PUADER Yönetim Kurulu